Friday, June 3, 2011

Lemonade

Limonata


These summer photos are from stylist Cia Wedin's portfolio. Green, yellow and white - such a refreshing combination. Just like a big, icy glass of lemonade. Speaking of lemons, isn't that bedding above very Stella McCartney S/S 2011? It looks so good against that glossy black lamp, and the raw wood chair softens the look.

Bu yazlık kareler stilist Cia Wedin'in portfolyosundan. Yeşil, sarı ve beyaz - ne kadar ferah bir kombinasyon. Bol buzlu kocaman bir bardak limonata gibi. Limon demişken, üstteki resimde görülen nevresim takımı aynı Stella McCartney İlkbahar/Yaz 2011 havasında değil mi? Parlak siyah lamba ile nefis bir tezat yaratıyor, ham ahşap sandalye ise ortamı yumuşatıyor.




Yellow blooms in a green glass vase, yes please!

Yeşil cam vazoda sapsarı çiçekler!



That citrus print fabric again. / Gene o limon desenli kumaş.



All images from Cia Wedin's portfolio.

9 comments:

Noga Malachi said...

I love everything! This combination of colors is so fresh and shiny! Love the bird!

Meyvelitepe said...

Her kare ayrı güzelmiş, renklerin tazeliği gerçekten de susattı, şimdi şöyle soğuk bir limonata iyi giderdi.
Üçüncü sıradaki fotoğraftaki çiçek, aslan pençesi (lady's mantle)ile dün o kadar haşır neşir olmuştum ki, senin postunda da görünce inanamadım:) Telepati diye bir şey VAR, ve bu günlerde telefona ihtiyacım yok gibi görünüyor:)

Berceste said...

Oh icim acildi, canim da limonata istedi ama!

Bu aralar kulaklarin cinliyor mu s1k s1k? Evde bir dolap degistirme operasyonu yaptik. Verilecek kiyafetler ve kullanmadigim o kadar cok hediye cikti ki icinden... Mutfak dolaplarini ellemeye korkuyorum hatta :(((

Soyle bir hamakta, elimde kitabim, yanimda limonatam... Ah hayali bile guzel :)

alis said...

Noga - Glad you enjoyed:)

Meyvelitepe - Ben çiçeğin adını bilmediğim için sanırım tam bir bilinçaltı mesajı göndermişsin :)

Berceste - Bir de bana sor, limonatada çok şeker var diye uzun zamandır içmedim ama nasılll severim!

Oh, çok iyi yapmışsınız, çok rahatlamışsınızdır :) Ben verdiklerimin hiçbirini özlemedim, hatta bunu niye tutmuşum diyerek üstüne bir parti daha eşya verdim. Nasıl bir istifçilik anlamadım ki, saksağan yuvası yapmışız sanki :) Ben içindekilerle birlikte dolapların da çoğunu verdiğim için artık birşey alırken "bunu nereye koyacağım" düşüncesi beni dizginliyor :)

Berceste said...

Saksagan yuvasi benzetmesine cok guldum :) Valla pirticinin alasi olmusuz, gitmis, cogu sey de unutmaktan kenarda kosede kalmis. Benim de artik mantigim ihtiyac duyup bu zamana dek aramadiysam, bana gercekten lazim degil bu! Ama bazi seyler var ki ata yadigari, onlara kiyamiyorum iste. Bir de eski atip da yeni almaya kalkanlara akil erdiremiyorum. Modaya uyayim mantigi ile. Insanlar bir suru defa sapasaglam esyalarini degistiriyorlar ya, o da bana gore degil iste!

Limonata sekerini ne ile telafi etsek???? Azicik bal desek? Hani daha dogalindan deyip :P

alis said...

Biz annemin neredeyse 30 yıllık gardrobunu verip daha ufak bir dolap aldık doğrusu. Ama bir gün daha bakmaya dayanamayacaktık öbürüne! Hala da sapasağlamdı, biz tepe tepe kullandık alan da güle güle kullansın artık :)

Limonata şekerine gelince; Bayan Tatlı-Sert derdi ki "şeker, şekerdir!" :) Bazen tatlı yemek yerine tercih etmeli.

Berceste said...

Alis koptum, supersin :)

Müge Hestbaek said...

Alisçim;
Ayrı boyutlardaki incecik üç sehpaya bayıldım. Kombin halde hoş bir orta sehpayken kalabalıkta işlevli zigonlara(bu lafı da kullanan bir ben kaldım herhalde) dönüşebilirler. Üç renginin bir arada kullanılması gereksi olabilir belki ama inceliği, hafifliği çok zarif, fikir akıllıca. Önümüzdeki ay taşınıyorum. Çok fena tutuşmuş vaziyetteyim. Lütfen bu ara sık yaz da biraz ilhamlandır beni :)

alis said...

Müge - Dediğin gibi ince, hafif görünüşlü sehpaları seviyorum ben de. Kocaman, ağır orta sehpalardan hiç hoşlanmıyorum, kendi evimde de yok zaten. Üstteki post sana geliyor :)