Friday, June 26, 2009

Midsummer Snowstorm

Yazortası Kar Fırtınası
{}
{}
This dreamy installation, called Midsummer Snow Storm, is by British artist Peter Liversidge for Jupiter Artland, a contemporary sculpture garden in the grounds of Bonnington House near Edinburgh. I saw it on Dezeen and immediately thought how magical it would be to drive through this.
{}
Yazortası Kar Fırtınası adlı bu rüya gibi enstalasyon, İngiliz sanatçı Peter Liversidge tarafından Jupiter Artland adındaki, Edinburgh yakınlarındaki Bonnington Evi'nde yer alan bir çağdaş heykel bahçesi için oluşturulmuş. Bunu Dezeen'de gördüğüm anda içinden arabayla geçmenin büyülü bir tünelden geçmek gibi olacağını düşündüm.
{}

Michael...

{}
I never knew I would be so touched by this. Legends die young, I guess there is no escape from it. These people, John Lennon, Elvis Presley, Kurt Cobain, Michael Jackson, were all completely unique, and all opened a new page in the music world, and life too since music influences lifestyles so much. The legend of my generation is gone! (I'm not including Madonna because her success comes from her ability of adapting herself to new things so fast.) So sad :(
{}
Bunun bana bu kadar dokunacağını bilmiyordum. Efsaneler genç ölüyor, bundan kaçış yok galiba. Bu insanlar -John Lennon, Elvis Presley, Michael Jackson- tamamen orjinal insanlardı, kendi tarzlarını yaratmışlardı ve müzik dünyasında ve hayat tarzlarımızda yeni birer sayfa açmışlardı. Benim jenerasyonumun efsanesi gitti! (Madonna'yı saymıyorum çünkü onun başarısı kendini yeniliklere adapte edebilmesinden geliyor, diğerleri gibi bir "tip" değil o.)

Wednesday, June 24, 2009

Sunny Palette, Raw Wood

Güneşli Skala, Ham Ahşap
{}
{}
Dear Katrin Arens, are you looking for a personal chef with limited cooking abilities? Your kitchen in Lombardy makes me so happy that I wouldn't mind spending multiple hours each day admiring its rustic aesthetic (and fixing something for you to eat, of course).
{}
Dear readers, I'm desperately into the raw wood thing. I wanna reclaim me some wood. But despite the long hours I keep at the shore waiting for it to "drift" to me, and also despite digging some nearby rubbles, and despite keeping an eye on the neighbours' garbage, I can't find any wood to reclaim. We don't have any old barns nearby with wooden flooring waiting for me to tear off. I am considering buying new lumber and throwing it at our yard and leave it to rot for a couple of years. Would that work?? Is there a way to achieve this look?
{}
Sevgili Katrin Arens, yemek yapma kabiliyeti kısıtlı bir kişisel şef arayışında mısın? Lombardia İtalya'daki mutfağının ham estetiğine hayran hayran bakarak hergün birkaç saat geçirmeye hiç itirazım olmaz (merak etme yiyecek birşeyler de hazırlarım elbet).
{}
Sevgili okuyucular, şu ham ahşap olayına bayılıyorum. Eskimiş ahşapları değerlendirmek istiyorum. Tek sorun denizden sürüklenmiş gibi görünen ahşaplar, kıyılardaki çaresiz bekleyişlerime rağmen sürüklenmek bilmiyorlar. Eşelediğim moloz yığınlarından da çıkmıyorlar. Komşunun alıcı gözle süzdüğüm çöpünden de. Etrafta ahşap yer döşemeleri tarafımdan sökülmeyi bekleyen eski ahırlar da yok. Yeni kereste alıp birkaç yıl bahçeye atmayı düşünmekteyim. İşe yarar mı bu? Bu görüntü nasıl elde edilir??
{}

Thursday, June 18, 2009

153 Hayvan Ambulansı

{}
{}
Ne güzel bir haber bu! Barınak Gönüllüleri Derneği'ne teşekkürler!
{}
"İstanbul'da sokak hayvanları için ambulans hizmeti başladı. Nerede acil ambulansa ihtiyacı olan bir sokak hayvanı görürseniz ALO 153'Ü ARAYIN...
{}
İstanbul'un tamamına 24 saat boyunca hayvan ambulansı hizmeti götürüldüğü çalışmada kullanılan tam donanımlı ambulansta yoğun bakım ünitesi ve solunum cihazı da bulunuyor. İstanbulluların olası hayvan yaralanmaları durumunda ''Alo 153''ü arayarak hayvan ambulansını bölgeye çağırmaları gerekiyor. Ambulans hizmeti ücretsiz olarak veriliyor."
{}
Arabasız bir insan olarak trafikte bir hayvanın kaza geçirmesine şahit olmak en büyük kabuslarımdan biriydi. Şimdi o hayvancık şöförün insafına kalmayacak. Bu numarayı kaydedin!

Wednesday, June 3, 2009

Good Wishes

İyi Dilekler
{}
{}

Last night I took care of the house; cleaned the kitchen, did laundry, and took care of myself; exfoliated, did my pedicure & manicure, and packed bags until 4:30 am. I am exhausted for now but I'm going for a short vacation until Monday night. One of the perks of working part time is not having to ask your boss for time off :) May it be a great week for all of you; I wish you all happiness, I hope you hear great news, or have someone prepare a nice surprise for you while I'm away. Let's all make a good wish for someone we don't know and release it to the universe :)
{}
Dün gece saat 4 buçuğa kadar evin icabına baktım; mutfağı topladım, çamaşır yıkadım, vs., kendime de bakım yaptım; peeling, manikür & pedikür vs., ve valiz topladım. Şimdilik çok yorgunum ama Pazartesi gecesine kadar ufak bir tatile çıkıyorum. Part time çalışmanın faidelerinden biri de tatile çıkmak için patrondan izin istemek zorunda olmamak :) Ben yokken keyfiniz yerinde olsun, güzel haberler alın, birileri size hoş bir sürpriz yapsın; dileğim budur. Haydi hepimiz tanımadığımız birileri için iyi bir dilekte bulunalım ve dileğimizi evrene salıverelim :)

Monday, June 1, 2009

Come Shine

Parla Güneş
{}

{}
Lovely Marion Cotillard, for Elle France I believe.
{}
Güzeller güzeli Marion Cotillard, sanıyorum Fransız Elle için poz vermiş.
{}
{}
Such a nice grouping to do with yellow flowers, or any color.
{}
Sarı çiçeklerle yapılabilecek çok hoş bir gruplama. Aslında herhangi bir renkle olur ama benim canım sarı çekti.
{}
Debi Treolar
{}

Joanna Henderson
{}
Check out the tea cosy.
{}
Çaydanlık kıyafeti çok şirinmiş.
{}
I have always been in love with glass houses. My dream house has a glass winter garden.
{}
Cam evleri her zaman çok sevmişimdir. Rüyalarımın evinde camdan bir kış bahçesi var.
{}
Debi Treolar
{}
{}
My birthday is coming up, I wish someone would throw an afternoon garden tea party with a frilly dress code and obligatory hats, and invite all my friends who I haven't seen for months.
{}
Doğumgünüm yaklaşıyor, keşke birileri bana bahçede bir akşamüstü çay partisi düzenlese, partiye fırfırlı cici kıyafetler ve şapkalarla katılmak şart olsa, aylardır görmediğim arkadaşlarımı davet etse.
{}
Anders Gramer
{}
Life is beautiful when I get my daily dosage of daydreaming.
{}
Günlük hayal kurma dozajımı aldıkça hayat güzel.
{}
Ve şimdi sayın seyirciler, kafamı kızdıran birkaç mevzu:
{}
1- Yüksek lisans tezimi teslim ettim ve jüri görüşmem de gerçekleşti. Tabii ki (daha önce de yalnızca "İçindekiler" kısmına göre fikir yürüten danışmanım dahil) tüm jüri üyeleri tezin kapağını ilk kez o an kaldırdılar. Tezin içeriğinden neredeyse tamamen bihaber olarak pişkin pişkin konuyu beğendiklerini söyleyip "İçindekiler"e bakarak 3 ay düzeltme verdiler. Peki ben ne vereyim bu tembel, umursamaz jüriye? "Düzeltin kendinizi!" buyursam bir işe yarar mı? Akademisyenlerin %99'una zerre kadar saygım yok doğrusu, yan gel yat, oh ne rahat hayat. Üniversite taifesi dışarıdan ne kadar bilmiş gözüküp ahkam kesiyorsa, içi o kadar boş demekmiş.
{}
2- Gün geçmiyor ki sokaktaki sıradan insanın iyi ile kötü arasındaki o ince çizgiyi nasıl da farkına varmadan geçip durduğunu gösterecek bir olayla karşılaşmayayım. Elif Şafak'ın Aşk'ını okuyup kendimi Tebrizli Şems'in öğretileriyle telkin edip durmasam sanırım bir ejderha gibi ateş kusup yanardağ gibi patlardım. Haset ve kıskançlıkla öğrencisinin yıldız gibi yükselen kariyerini ayaklar altına alıp onu ezmek için ağzımı bir karış açık bırakan girişimlerde bulunan içi çürümüş öğretim üyeleri mi? Bana "Fişe ne kadar istersen yaz, açığın varsa kapat abla" diyen, ve çalışan insanların çoğunun bunu yaptığını söyleyen, ben "İyi de bu çalmak değil mi?" diyince "Aaa, doğru ya!" diyen taksi şöförleri mi? Peşindeki sapığından kurtulmak için polisten yardım isteyen teyzeye "Adamın kafasına odunla vur, sonra kendi üstünü başını parala, sonra da şikayetçi ol, içeri atalım" diye yalancı şahitlik etmesini salık veren polis memuru mu? Babaannemin evine davlumbaz takmaya gelip, hakkı olmayan bir şekilde ücret talep eden, üstelik davlumbazı takmış gibi yapıp giden servis elemanı mı? Hangi birini anlatayım? Lütfen "dünyanın çivisi çıkmış" demeden önce kendinizi gözden geçirin, doğru ile yanlış arasındaki sınır sandığınız kadar net değil. O sınırın üzerinde yürüyoruz. Ben de kendimi didik didik etmek üzere masaya yatırıyorum şu an itibariyle.
{}
3- Dilemma'da son durum: Tezi yetiştirmeye çalışırken ofise gelmek beni iyice baydı. Karar verdiğim gibi Mayıs'ta işten ayrılmak üzere harekete geçiyordum ki patron bu sefer de part time çalışmamı teklif etti. Cazip geldi, kabul ettim. Haftada 3 gün gelmek o kadar koymuyor. Bilmiyorum korkaklık mı ediyorum? İnternetten Londra'da ev baktım, tahmin ettiğimden de pahalıymış. Çalışma iznim falan da yok yani. Birkaç yıl oraya göçeyim istiyorum, yol yordam bilen var mı?
{}
English translation: Remember my dilemma? Just as I was getting ready to finally quit my job, my boss offered me part time. I was already freaking out about the recession so I said yes. I don't know if I'm doing the right thing or just being a coward. I went online househunting in London and it is even more expensive then I expected. Not to mention I don't even have a work permit. I wanna hang out there for a couple of years, any ideas on how I can make this work?